Uzm. Psk., Çift Terapisti Kıvılcım Yücelen
İlişkilerinin baharındaki tüm sevgililer, çiçeği burnunda evli çiftler aşklarının sonsuza dek sürmesini, ilk günkü heyecanın hep canlı kalmasını diler. Bir diğer dilekleri, iki kişilik mutluluklarına gelecekte ortak olabilecek tek bireyin bir çocuk olmasıdır. Oysa bazı çiftler için hikaye mutlu sonla bitmez; birlikte çıktıkları yolun bir yerinde, yolculuklarına üçüncü bir taraf dahil olur ve çiftin yaşamını kara bulutlar kaplar. Aldatma ve aldatılma deneyimini yaşayan çiftler, ilişkilerinde gerilimli ve acı veren bir dönem yaşamaya başlarlar. Aldatan taraf, sonradan gelişen yeni ilişkisinde belki kendini iyi hisseder ancak eşiyle birlikteliği artık onun için gerilim yüklüdür. Bu gerilim ya diğer ilişkisini gizliyor olmasından ya da durumu eşi biliyorsa aldatma konusunun sürekli konuşuluyor olmasından kaynaklanır. Aldatılan taraf ise kendini haksızlığa uğramış, kandırılmış hatta değersiz ve çaresiz hisseder; derinden yaralanmıştır ve öfkelidir.
Aldatma ve aldatılma, toplumsal yaşamda ağırlıklı olarak ahlaki değerler bazında değerlendirilir ve aldatan taraf her zaman hatalı ve suçlu bulunur. Ancak bu deneyim, aslında üç farklı noktadan bakılabilecek karmaşık bir ilişki problemidir. Aldatan ve aldatılan eşler dışında, bir de bu ilişkiyi üçgene tamamlayan bir kişi bulunur. Ahlaki değerlerin ağır basması nedeniyle bu kişi de aldatan eşle birlikte yargılanır. Ancak bu kişinin özellikleri, bir çiftin darbe almış ilişkisine dair önemli ipuçlarına referans olabilir. Bu nedenle aldatma, mutlaka bu üçgenin her açısından bakılarak değerlendirilmesi gereken bir deneyimdir.
Üçgenin ilk tarafı, genellikle “baş suçlu” ilan edilen aldatan eştir. Aldatan eşler çoğunlukla çaresizlik, tatminsizlik ve suçluluk hislerinin ağırlığı altındadırlar. Eşleri dışında bir kişiyle yaşadıkları ilişkide buldukları, bir yandan onları mutlu edip hem heyecan hem huzur verirken diğer yandan da eşiyle ilişkisinde eksikliğini hissettiklerini vurgulayıcı bir nitelik taşır. Bu vurgu aslında aldatılan eş tarafından da hissedilir. Aldatıldığını öğrenen eşlerin, sıklıkla “Ondan bende olmayan ne var?” ya da “Ne buluyosun o kadında/adamda???” diye sormaları bu yüzdendir. Eşlerinin başka bir ilişki yaşamasına dair öfkeleri biraz dindiği zaman, bunun belki de kendi ilişkilerinde yolunda gitmeyen bir şeyler nedeniyle yaşanmış olabileceğini düşünürler. Aldatma davranışı, eş ilişkisindeki sorunlardan kaçış veya bunlara çözüm niteliğinde ortaya çıkabileceği gibi aldatan tarafın bağlanma ve sevme becerisi konusunda yaşadığı zorluklardan da kaynaklanabilir.
Aldatılan taraf ise toplum içinde ahlaki değerler ve hukuk çerçevesinden bakıldığında her zaman mağdur olan taraftır. Özellikle evlilik ilişkisinde bakıldığında; tek eşlilik kuralı eşi tarafından çiğnenmiştir, güveni ve kişisel değerleri sarsılmıştır. Hem çok öfkelidir hem de kontrolü dışında gelişen bu olay karşısında çaresizdir ve geleceğe dair huzursuzdur. İlişkiyi devam ettirmek veya sonlandırmak seçenekleri arasında gidip gelir, gerginliği artar. Aldatılan eşler, hissettikleri acıyı hafifletebilmek için aslında çok da yararı olmayan, ilişkilerine fazladan darbe indirebilecek davranışlar gösterebilirler. Bunların başında eşini sürekli suçlama, değersizleştirme, küçük görme, hakarete varabilecek sözlerle hitap etme hatta misilleme gelmektedir.
Aldatan eş dışında en çok suçlanan taraf, üçgenin üçüncü köşesi, yani aldatan eşin sonradan birlikte olduğu kişidir. Aldatma olayında bu tarafın rolü, temsil ettiği kavramlar açısından önemlidir. Daha önce de söz ettiğimiz gibi, eğer aldatma davranışı süregelen ilişkideki sorunlar nedeniyle ortaya çıkmışsa, sonradan birlikte olunan kişi genellikle hissedilen gerginlikleri bertaraf edecek özelliklere sahip olur. Tıpkı aldatan eşte olduğu gibi, bu kişi de aslında toplumda onaylanmayan bir ilişki içinde olmasına rağmen tercih ediliyor olmaktan dolayı kendini iyi hisseder.
Böyle değerlendirildiğinde aldatma olayı, çok farklı vurgular kazanabilir. Ahlaki değerlerden arındırılıp çözümlendiğinde aldatma davranışı, istisnai durumlar dışında çoğunlukla uzun zaman süresince biriken gerilimler sonucunda ortaya çıkan, ancak gerilimi hafifletmek yerine daha da arttırmaya neden olan negatif bir çözüm girişimidir. Aldatma, çiftin yıpranmış ilişkisine bir darbe daha indirir hatta bazen de “öldürücü son darbe” olur.